Sayfalar

19 Haziran 2022 Pazar

1518 Yılında Mardin Sancağı’ndaki Aşiret ve Cemaatlerin Sosyo-Ekonomik Açıdan Önemi

A.Demografik ve İdâri Durum

Mardin Sancağı’ndaki cemaatler çoğunlukla “Cemaat-i Ekrâd” olarak kaydedilmiştir. Ancak aşiret veya kendilerine bağlı oymak beyleri arasında Timurtaş Bey, Budak Bey gibi tamamen Türkçe şahıs isimleri taşıyanlara da rastlanılmaktadır. Muhtemelen, bu aşiretlerden bir kısmı zaman içerisinde kürtleşmiş Türk aşiretleri, hiç olmazsa içlerinde benliğini kaybetmiş Türk unsurlar da olmalıdır.97 1518 tahririnde Mardin Sancağı’nda hem göçebe halde yaşayan hem de köylerde yerleşik hayat süren aşiret topluluklarının mevcut olmakla beraber, şehir merkezinde de Meşkî aşireti’nden 30 hane’nin meskûn olduğu bilinmektedir.98 Şehirde yaşayan bu aşiret halkı, 16 bennâk ve 14 tam çift olarak deftere kaydedilmişlerdir. Cemaat ve aşiret kavramlarının bir arada kullanıldığını da gördüğümüz99 Mardin Sancağı’nda, Milli Göçer100 aşiretine bağlı olup, göçer halde yaşayan oymakların sayısı 25, hane toplamları 616 iken, Bazeki, Şeyh Bezunî ve Batlu101 aşiretlerine bağlı göçebe toplulukların hane toplamı 120’dir. Bu tarihte Mardin Sancağı’ndaki göçebe aşiretlerin hane toplamı ise 736’dır (Tablo 1). Bu da yaklaşık olarak 3680 kişi yapmaktadır.

1518 yılında toplam 247 köy bulunan Mardin Sancağı’nın 21 köyünde Milli cemaati, 9 köyünde Sürgücü cemaati, 8 köyünde Meşkî cemaati, 3 köyünde Dinayi cemaati105, 2 köyünde Zolî cemaati, 1 köyünde Şah Nasibî cemaati meskûn durumda idi (Tablo 2). Dolayısıyla sancak genelinde köylerin %18’i cemaatler tarafından iskan olunmuş idi. Bu 44 köyde meskûn olan ve bilfiil tarımla uğraşan Milli, Şeyhan106, Dinayî, Meşkî, Ekrad Zolî, Şah Nasibî, Sürgücüyân adındaki aşiret ve cemaat mensubu olan hanelerin toplamı ise 1667 olup, bu toplamın 844’ü Milli cemaatine, 319’u Meşkî cemaatine, 176’sı Sürgücü cemaatine, 100’ü Şah Nasibî cemaatine, 86’sı Dinayî cemaatine, 76’sı Şeyhân cemaatine, 66’sı ise Ekrâd Zolî cemaatine aittir.107 Bu sayısal verileri oranladığımızda bu tarihte köylerde yaşayan cemaat hane’lerinin %51’inin Milli’ye, %19’unun ise Meşkî’ye ait olduğunu ifade edebiliriz (Grafik 1). 1518 yılında Mardin Sancağı’ndaki köylü genel hane toplamının 5.995 olduğu dikkate alınırsa108 köylerde yaşayan aşiretlerin, köylü genel hane’ye olan oranının %28 olduğu ortaya çıkar. Kısaca köylerde meskun aşiretlerin nüfusu 8.335 kişi civarındadır. Bu da bize önemli miktarda aşiretin yerleşmeye geçtiğini göstermektedir. Yukarda bahsettiğimiz üzere 3680 kişi civarında göçer cemaat bulunmaktadır. İster köylerde olsun isterse göçer olsun aşiret ve cemaat nüfusunu topladığımızda 12.015 kişi yapmaktadır. Toplam sancak nüfusu ise 38.497 (hane x 5 + mücerred) kişi civarındadır. Kısaca toplam sancaktaki nüfusun %32’si aşiret ve cemaatlere aittir. 1518’de Diyarbakır eyaletinin toplam nüfusu (11 sancak) 213.521 kişi olup bunun yaklaşık 41 bini Türkmen ve Kürt aşiretlerindendir. 1568’de ise eyalet nüfusu (22 sancak) 1.013.595 olup yaklaşık 85 bini cemaatlerden meydana gelmektedir. Eyalette Aşiretlerin yoğun olduğu yerler ise Amid, Urfa, Mardin, Çermik sancaklarıdır.

b. Tur Abdin Yöresinde İslamlaşma

İslamiyet'in ilk yıllarında genel itibariyle bölgedeki İslamlaşma bu yönde gelişirken Turabidin yöresinde aslında değişen bir şey yoktu. Muhtemelen bu dönemde Türabidin'de sadece Hıristiyarı Ararniler, bir başka ifade ik Süryaniler meskı1ndu. 115 Daha sonraları, Hicri III. asırdarı itibaren Kürtlerin Turabidin'e yerleşme girişimleri olduğu görülmektedir. Hatta Süryanilere karşı Abbasi halifesi Me'mun'un desteğini almak için bunların Müslümarı oldukları söylenmektedir.

116 Bunlar, Mehdi olduğunu ileri sürerek ortaya çıkarı birinin peşine takılarak 214/829 yılında isyan ettiler. Onlardarı korkmaya başlayarı Me' m un: üzerlerine komutanlarından Hasan' ı gönderdi. Hasarı, onları Tür Ab din dağına kadar kovaladı.

Kartmin marrastırma sığınarı Mehdi öldürüldü. Etrafındaki Kürtler de dağıtıldı. Daha sonra Mervaru harıedarıının temelini atarı Baz el-Kürdi'nin, 377/987 yılında Turabidin'i istila ettiğini ve burayı karargah edinerek, bölgeyi ellerinde tutma çabası veren Araplarla mücadelesini buradan yürüttüğünü görüyoruz.

Bu tarihten sonra Kürtlerin Tur Abdilli kalıcı olarak mesken edinmeleri ve burayı İslamlaştırmaları giderek artmış olmalıdır. Nitekim birkaç asır sonra, 580/1184 Haziran'ında bölgeyi gezen İbn Cübeyr'in izlenimlerinden Turabidinin'de Kürtlerin meskıin olduğunu anlıyoruz. İbn Cübeyr, Nusaybin'de bulunduğu sırada, Dara ve Düneysir (Kızıltepe)'e doğru yola çıkmadan önce, çevredeki muhkem dağları mesken edinmiş olan Kürt eşkıyalara karşı uyarılıyor. Çünkü bunlar, İpek yolunda haydutluk yaparak geçen kervanlar için tehlike oluşturuyorlardı:

''Nusaybin'de şehrin dışındaki bir handa konaklamıştık. Rebiulevvel'in ikinci çarşambasında geceyi burada geçirdik. O gecenin sabahında, katır ve eşeklerin yüklerini taşıdığı Harranlı, Halepli ve bölgedeki diğer yerlerin halkından oluşan büyük bir kafile ile yola çıktık. Bu tarafların hacılarını da güzel bir şekilde arkamızda evlerine bıraktık. Yolculuğumuz öğlen vaktine kadar devam etti. Ancak biz, Kürtlerin saldırılarına karşı korku ve endişe içindeydik. Bunlar Musul'dan Nusaybin'e, oradan Düneysir şehrine kadar bu çevrelerin afetidirler. Yolları kesiyorlar, yeryüzünde fesat çıkarıp duruyorlar. Bunların meskenleri, söz konusu şehirlere yakın muhkem dağlardır.

Allah, sultaniarına imktın verip onları egemen kılmasın, düşmanca saldırılarını durdursun. Bunların, bazen Nusaybin kapılarına kadar gelip dayandığı oluyor. Allah Azze ve Celle'den başka onlara engel olacak geri çevirecek kimse de yok/.."

Mervaniler döneminde Mansur, Buka, Anası-Oğlu ve Göktaş kamutasında Türkmenler, Hasankeyf'in de içinde yer aldığı Musul ve Diyarbekir arasına hakim oldular. Selçuklu sultanı Tuğrul Bey, maiyetlerinde on bin atlı bulunan, adı geçen komutanlara bölgeyi ikta etmiştir. Böylece bölge Türk nüfuzu altına girmiş oldu.

Artuklular zamanında yöreye Diyar-ı Rabia halkından göç edenler olmuştur, zira Artuklular komşularına göre daha düşük nisbette vergi alıyorlardı. Bu dönemde buraya yerleşen gruplar arasında günümüzde Mahalmi ismiyle anılan topluluğun yer almış olması muhtemeldir. Artuklu hakirniyeti sırasında, Boz Ulus Türkmenleri Diyarbekir, Mardin, Ruha (Urfa) ile Siverek çevresinde olduğu gibi Hasankeyf ve çevresini de kışlak olarak kullanmışlardı, hatta Boz Ulus Tükmenleri ve diğer göçebelerin hayvanlarını geçirmeleri için Artuklu Emiri Fahreddin Karaaslan Hasankeyf'teki Dicle Köprüsü'nü inşa etmişti. Artuklular döneminde refaha kavuşmuş olan bölge, Moğol)şgali sırasında büyük felakete uğramıştır. Yôre, XV. yüzyılın başlarında Karakoyunlu ve Akkoyunlu Türkmen beylerinin etkisi altına girdi.

1501 tarihinden sonra ise Safefilerin nüfuz alanına girdi. Bu dönemde yöredeki Türkmen grupları Azerbaycan'a göç etmişlerdi. Şah İsmail, Sürt ve Hasankeyf'i elinde bulunduran ve aynı zamanda eniştesi olan Eyyubi Meliki Halil'i Tebriz'de hapse attırıp bölgeyi idaresi altına almıştı. Yavuz Sultan Selim'in Çaldıran zaferi üzerine hapisten kurtulan Melik Halil diğer bazı beyler ile birlikte Osmanlılara itaat etti ve Sürt'i geri aldıktan sonra Yavuz Sultan Selim'in Mısır seferi sırasında Mardin'in fethinin ardından idris-i Bitlisi'nin desteğiyle Hasankeyf'i sulhen ele geçirdi, şehrin idaresi de ona bırakıldı. 120 Bu Süreçte Turabidin yöresinde İslamlaşmanın hangi boyutlarda olduğunu bilemiyoruz. Ancak sonraki yıllarda, özellikle Osmanlılar tarafından tutulan tahrir defterlerindeki kayıtlar, bize Turabilin'de yaşanan İslamlaşmanın mahiyetini net olarak görme imkanı vermektedir.

Buna göre XVI. yüzyıla gelindiğinde Tılr, Hasankeyf sancağına bağlı bir nahiye olarak görünüyor. Midyat da bu nahiyeye bağlı bir köy olarak duruyor. Midyat'ın tahrir defterinde listenin hemen başında birinci sırada yer alması, onun nahiyenin• merkez köyü olduğunu gösteriyor.

Bu dönemde sancağın merkezi olan Hasankeyf dışında, Tılermen Nahiyesi'nde yerleşim yerleri olarak sadece köylerden söz edilebilir. Tılermen Nahiyesi'nde 1526'da 26 köy mevcut idi. Bu köylerin 16'sında tamamen gayri rnüslim , birinde Müslim ve gayrirnüslim unsurların ortak yaşadıkları, 10 köyde ise Müslüman halkın yaşadığı görülmektedir. 1567'de Müslüman köy sayısı 26' ya çıkarken, gayri rnüslim köy sayısı 17'de kalmıştır.

Gayrirnüslim köyler umumiyerle XI. yüzyıldaki Türk akınlarından önce kurulmuştur.

Bu köylerininsan hayatı için bölgenin en elverişli yerleri olduğu anlaşılmaktadır.

Gayrirnüslim köyler nüfusça Müslüman köylere göre daha kalabalık ve büyük idi. Tür nahiyesinin en büyük köyü 1526'da Midyat, 1567'de Zaz idi. Bunları sıra ile Ardnas, Habab, Bati, Aynverd, Enhil ve Habisnas takip etmektedir. Adı geçen bu köylerin hepsi 1567'de 100 haneden fazla nüfusa sahipti.123 XVI. yüzyıl boyunca Midyat merkezinde Müslüman nüfusa rastlanılmamaktadır.

Tür nahiyesindeki Müslüman nüfus ise yerleşik ve göçebe unsurlardan müteşekkil idi. Tür nahiyesi dahilinde 1526'da lO'u tamamen Müslüman biri karışık olmak üzere toplam ll köyde 223 hane, 64 mücerred, Said köyünde 4 de seyit Müslüman yerleşik nüfus yaşamaktaydı. Aynı tarihte Çalki cemaatine mensup 27 hane göçebe nüfus mevcuttu. 1567'de, 16'sı tamamen Müslüman, biri karışık olmak üzere 17 köyde 718 hane, 206 mücerred yerleşik Müslüman nüfusun yanın da Çalki aşiretinin muhtemelen 1526'dan sonra imar ettikleri 13 köyde 240 hane, 33 mücerred, Kürdili cemaatine mensup bir köyde ise 34 hane, 6 mücerred Müslim nüfus yaşamaktaydı. 1567 tarihinde Tur namyesinde Çalki, işti, Şakaki göçer topluluklarına mensup 1687 hane, 137 mücerred nüfus mevcuttu. Bu durumda toplam Müslüman nüfus 1961 hane, 176 mücerred nüfustan ibaretti. Tılr nahiyesinin 1526'da toplam tahmini nüfusu 1314 Müslüman, 4789'u gayrimüslim olmak üzere toplam 6103; 1567'de 13777'si Müslim, 10607'si gayrimüslim olmak üzere 24384 kişi idi. Bu rakamlara göre 1526'da Tur nahiyesinde gayrimüslim lerin sayısı, Müslümanlarınkinden fazlaydı. 1567'deki rakamlara göre ise Müslüman nüfusun, gayrimüslim nüfustan daha fazla olduğu görülmektedir.

XVII. yüzyıl boyunca, gayrimüslimleri). sayısında XVI. yüzyıla nazaran bir azalma olduğu görülmektedir. Bu süreçte kırsal alanlarda yaşayan Gayrimüslimlerin, Mardin ve yahut çevredeki diğer şehirlere doğru aktığı çok net tespit edilebilmektedir.

Gayrimüslim nüfus içerisinde Şemsiler, Yahudiler ve Hıristiyanlar bulunmaktadır. Hıristiyan unsurlar içerisinde de Süryani nüfus, ağır basmaktadır.

Yôrede Midyat'ın köy olma vasfını XIX. yüzyılın başına kadar devam ettirdiğini görmekteyiz. Midyat 1839 yılında resmi belgelerde kaza olarak geçmekte; 1848 yılında ise Midyat kazasının Dermemikan, Mezizah, Armahı, Basıklı, Zaz, Hisar, Hasankeyf, Hasavas, Kercevs, Mahalrni, Çalki, Alikan, Habisbini, Bahuri, Kolikan, Arnas, Salihan, Biradni ve Sırama adlı nahiyeleri bulunmaktaydı. 1856 yılında Mardin sancak konumuna yükselirken Zaho, Cizre, Nusaybin, B oh tan, Hacı Behram, Savur, Sürgücü, Ömerkan ve Midyat da Mardin'e bağlı kazalar olarak gözükmektedir.

1869-70 yılından itibaren Midyat kazasının idari ve nüfus durumunu salnamelerden takip edebilmekteyiz. Mardin sancağının merkez Mardin, Cizre ve Midyat kazaları mevcut olup bunlardan Midyat kazasının 23 nahiyesi ve Zaz ile Savur nahiye müdürlükleri, bunlara bağlı olarak da 349 köyü bulunmaktadır.

1871-72 yılında Midyat kasabasının erkek nüfusu, 1.491 olup; bunun 522'si Müslüman, 969'u ise gayrimüslimdir. Kaza geneline bakıldığında ise Müslüman erkek nüfusun ekseriyeti teşkil ettiği görülmektedir. Müslüman erkek nüfus 30.920 iken, gayrimüslim erkek nüfus 5.573'tür. Kadın ve çocuklar bu sayıya dahil değildir. ız? 1894-95 salname ('!sine göre Midyat; Müslüman, Ermeni Katolik, Süryani Kadim, Protestan ve Yezidi nüfusun yaşadığı bir kaza durumundadır. Erkek ve kadın olmak üzere 22.28ı Müslüman, 4.294 Süryani Kadim, 628 Protestan, 483 Yezidi ve 242 Ermeni ile birlikte toplam 27.928 nüfus bulunmaktadır.

ı900 yılında ise Midyat kazasının 3 nahiyesi ve 273 köyü olup, bunların 204'ünde Müslümanlar, 40'ında gayrimüslimler ve 29 tanesinde de her iki dini grup birlikte oturmaktaydılar. Burada yaşayan toplam nüfus 35.874'tür. Bu tarihte Midyat'ta ı hükümet konağı, ı cami, 2 Hıristiyan ibadetgahı, 3 medrese, ı rüşdiye, 3 iptidai mektep, 4 sübyan mektebi ve 4 tane de Hıristiyan mektebi bulunınaktadır.

Turabidin ahalisinin Müslüman kısmında, çoğunluğu Kürtler teşkil ediyordu. Bunlar son asırlarda sürekli olarak Turabidin'in merkezine yayılmış ve devamlı mücadele halinde oldukları Hıristiyan köylüleri, bilhassa dağın güney yamacından gittikçe bozkıra doğru sürmüşlerdir. Kürtlere ayrıca, bunların bir kısmını teşkil eden ve Turabidin'de yaşayan Yezidiler de dahildir. Oradaki Yezidi aşiretlerinin en mühimi Çalki adını taşır.

Sonuç

Turabidin Hz. Muhammed döneminde, Bizans ile Sasaniler arasındaki mücadelenin odağındaydı. İki güç arasında asırlardan beri el değiştiren bölge, İslam fetihleri sırasında Bizans'ın hakimiyeti altındaydı. İki devlet arasındaki kanlı mücadeleler, ayrıca Bizans'ın mezhep farklılığı, İran'ın ise din farklılığı yüzünden uyguladığı baskılar nedeniyle bölge halkı yılrnış durumdaydı. Onun için, üçüncü bir güç olarak bölgeye giren İslam ordularına kurtarıcı gözüyle bakrnışlar ve genel itibariyle Müslümanların gelişini sevinçle karşılarnışlar dır. Başta Süryaniler olmak üzere yerli halk, cizye ödemeyi kabul ederek İslam devletinin hakimiyetini tanımıştır.

Bununla birlikte eski dinlerinde kalınaya devam etmişlerdir. Bu nedenle, çok kısa bir sürede  fethedilıniş olmasına rağmen buranın İslamlaşması asırlar almıştır.

Tur Abdin, İslfun'ın ilk yıllarında Hıristiyan Aramilerin, başka bir ifade ile Süryanilerin yoğun olarak yaşadığı bir bölge konumunda idi. Buraya Müslümanların yerleşme çabaları ve bölgenin İslfunlaşması, Abbasi halifesi Me'mun döneminde, III/IX. asırdan itibaren, Kürtlerin buralara yerleşme çabaları ile başlamış olmalıdır. Baz el-Kürdi'nin, 377/987 yılında Tılr Abdilli tamamen istila etmesi, ardından da bir asır kadar bölgede hüküm süren Mervaniler dönemi ile birlik te Müslüman Kürtlerin Tur Abdilli kalıcı olarak mesken edinmeleri ve burayı islamlaştırmaları giderek hız kazanmıştır. Selçuklu sultanı Tuğrul Bey ile birlikte Türklerin bölgeye nüfuz etmesiyle yöredeki İslamlaşma Artuklular, Zengiler, Eyyübiler, Akkoyunlular ve Karakoyunlular eliyle devam etmiştir. Os:qıanlılar döneminde ise XVI. asra kadar yöredeki çoğunluğu elinde bulunduran gayrimüslim nüfus, sonra asırlara doğru Müslüman nüfus karşısında giderek erimiştir. Özellikle XX. asrın başından sonuna kadar değişik dönemlerde yaşanan siyasi çalkantıların doğurduğu çatışmalar ve göçler sonucunda gayri müsliin nüfus artık günümüzde tükenme noktasına gelerek sembolik bir hal almıştır.

Kısacası, tarih boyunca Turabidin'de yaşanan İslamlaşma, yerli halkın kitleler halinde ihtidası suretiyle olmamıştır. Buradaki İslamlaşma, nadiren görülen ferdi ihtidalar dışında, genel olarak bölgeye dışarıdan gelen Müslümanların iskılın ile gerçekleşmiştir. Bu iskılıı da yaygın şekliyle, daha çok son asırlarda gerçekleşmiştir.

Bu dönemlerde dışarıdan gelen Müslümanlar, bölgedeki köy sayısının katlanarak artmasından da anlaşıldığı gibi, genel itibariyle yeni yerleşim birimleri kurarak yerleşmişlerdir. Buna karşılık gayrimüslimlerin, özellikle XX. yüzyıl boyunca göçe zorlandıkları, yerlerinden edildikleri, geride bıraktıkları mekanlara da bir şekilde Müslümanların yerleştiği anlaşılmaktadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder